13 Ekim 2009 Salı

Bakmadan Yazabilmek

Erkek kardeş okula başlayınca bütün ev haliyle ona yoğunlaşmış durumda. Çantalar alındı, kitaplar fiyakalı bir şekilde kaplandı, kıyafete uygun ayakkabı dahi alındı.

Artık her akşam bir ödev ritüeli yaşanıyor. Allahtan okul öncesi gitmiş olduğu 2 yıllık anaokulu süreci bu ödevlerin yapımı konusunda ne onu ne de bizi fazla zorluyor.

Eğitim sisteminin de zamanla epey değiştiğini kardeş vasıtasıyla fark edebildim. Artık klasikleşmiş "Ali ata bak" fişleri ile okuma öğretilmiyor. Heceler üzerinden gidilerek okuma öğretmek amaçlanmış durumda. El yazısı da standart kabul ediliyor.

Dün akşam yine böyle bir ödev ritüelinde, hayatımın son zamanlarında yaşadığım en komik anlarını geçirdim. Hatta bu satırlar klavyemden çıkarken yüzümde gülümsemeler oluşuyor.

Kardeşin öğretmeni, yeni öğrettiği 2 hece için öğrencilerine evinizde "bakmadan" deftere 2 sayfa yazın demiş. Defterin üst köşesine de "ezbere" diye not düşmüş velilere.

Akşama ben bu ödevi yapamıyorum diyen bir kardeş ile karşılaştım. Oysa ödevi görünce rahatlıkla yapabileceğini biliyordum. "Bakmadan/Ezbere" yapacağı ilk ödevdi belki ama altyapısı zorlanmasına neden olmayacak kadar iyiydi. Aksine benden yardım istiyordu.

-Sen bana aşağı in yukarı çık de, o şekilde yapayım

Bu cümlelere bir türlü anlam veremiyordum. Kardeş de gittikçe ısrarcı davranıyordu. Zorla ikna ettikten sonra bir parça yazıp yanımıza geldi. Yapabildiğini söyleyince bayağı sevinmişti.

Bir süre sonra yine aynı yakarışlar başladı. Bakmadan yapamazmış bu ödevi. Biraz üstüne gidince gerçek ortaya çıktı. Yazmaya başla bakalım neden yapamayacaksın görelim dedik. Kardeş yazmaya başladı. Ancak gözleri deftere değil tavana bakıyordu :)

İşte o an son zamanların en dolu, en içten kahkahalarını atmaya başladım. Ama kardeşi üzdük tabii. Bunun karşılığını da bu akşam eve gelince "sen bana dün akşam güldün, şimdi seni döveyim de gör" dayağı ile aldık.